21 Kasım 2013 Perşembe

NAR KABUKLARININ FAYDALARI



NAR KABUKLARININ FAYDALARI



 
Prof. Dr. Uslu, evde sıkılan narın kabuklarının asla atılmaması gerektiğini de belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:



"Gölgede veya 40-50 dereceyi geçmeyecek ortamlarda kurutarak, ufaladığımız nar kabuklarını serin bir yerde saklayalım.




Daha sonra 100 gram kaynamış suya, 2 gram nar kabuğu atarak, yaklaşık 10 dakika kaynatıp suyunu hemen her gün çay olarak tüketelim. Böylece başta kanser, kalp ve şeker hastalıkları olmak üzere pek çok hastalıktan kendimizi korumuş olacağız.




Hatta çay içmekten üşenirsek, kurutulmuş ve parçalanmış nar kabuklarını, kahve çekme makinelerinde toz haline getirip, bir çay ya da kahve kaşığı tozu salata, peynir gibi gıdalarla direk olarak ta tüketebiliriz.




Özellikle şeker hastaları beta hücrelerini artıracak bu tozu tüketmeye özel çaba göstermelidir. Genelde tüm meyvelerde olduğu gibi narın da en değerli yeri kabuğudur. Bir ilaç gibi içtiğimiz nar suyundan arta kalan kabukları da asla atmayalım ve başta kanser, şeker ve kalp olmak üzere hemen hemen tüm hastalıklardan korunalım.”

 


BAZI ÖKSÜRÜK VE SOĞUK ALGINLIĞI İLAÇLAR YASAKLANMIŞTIR.




BAZI ÖKSÜRÜK VE SOĞUK ALGINLIĞI İLAÇLAR YASAKLANMIŞTIR.


100'den fazla öksürük ve soğuk algınlığı ilaçların yan etkileri nedeniyle satışı yasaklanmıştır.



İngiltere, aralarında Benylin ve Calpol gibi çok satan ilaçların da bulunduğu iki yaşın altındaki çocuklara verilen 100'den fazla öksürük ve soğuk algınlığı ilaçların yan etkileri nedeniyle satışı yasaklanmıştır.


Günlük hayatımızda kullandığımız birçok gıda ve kozmetik ürünün içerisinde yer alan PARABEN kimyasal maddesi kanserojen bir madde olup bu maddeyi içeren ürünleri tercih etmemeniz önerilmektedir. Özellikle hayata yeni gözlerini açan, canınız kadar sevdiğiniz bebeğinizin kullandığı örneğin; emzik, biberon ve oyuncakları PARABEN içeriyor olabilir. 4. aydan itibaren bebeklerde kansızlığı önlemek amacıyla kullanılması önerilen Demir ilaçlarında da PARABEN olduğu tespit edildi ve birçok ilaç piyasadan toplatıldı. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nün son verilerine göre Türkiye’de 1050 tür ilaçta PARABEN bulunuyor. Ürünlerin içeriğine koruyucu olması için eklenen PARABEN maddesi uzun süreli kullanımda sağlığınızı ciddi düzeyde bozacak durumdadır.




E110* Sunset Yellow FCF, Orange,Yellow S : Renklendirici; sentetiktir;unlu gıdalar, pasta, tatlı, çerez, dondurma, içecek ve konserve balık, hazır çorba ve bazı şurup cinsi ilaçların üretiminde kullanılır; yan etkileri kurdeşen, rinit (burun akması), burun tıkanıklığı, alerji, hiperaktivite, böbrek tümörü, kromozom hasarı, karın ağrısı, bulantı ve kusma, hazımsızlık ve iştahsızlıktır; Norveç'te yasaklandı.


E104*Kinolin Sarısı: Renklendirici; ruj, saç bakım ürünleri, kolonya üretimi ve eczacılıkta kullanılır; deri rahatsızlığına neden olur; Avustralya, Amerika ve Norveç'te yasaklandı.




E950* E951*: Aspartam Akesulfam potasyum (Acesulfame K) : Suni tatlandırıcı, çok fazla yan etkisi var, bazıları aspartama karşı alerji duyar, bu insanlarda migren en önemli reaksiyondur.


The Center for Science in the Public Interest (CSPI) yapay tatlandırıcılar aspartam, sakarin ve aksesülfam potasyumu en kötü 10 katkı listesine dahil etmiştir; bu üç tatlandırıcının da hayvanlarda kansere neden olduğu tespit edilmiştir Kanser riskini arttırabilir.

KOLANIN ZARARLARI



KOLANIN ZARARLARI



BEYİN
Kola,beynin dopamin salgılamasını artırıyor.Bu da kokain kullanmakla benzer etkilere yol açıyor.Aynı zamanda kola depresyona sebep oluyor ve uzun vadede beyin fonksiyonlarına zarar veriyor.


KALP

Kolanın içinde bol miktarda bulunan mısır şurubu sadece diyabete yol açmıyor.Aynı zamanda kalp krizi riskinide yükseltiyor.


DİŞLER

Kolanın içindeki asit dişleri çürütüyor ve ağız kokusuna sebeb oluyor.


MİDE

Asit miktarı midenin kendi enzimlerini salgılamasını önlüyor.Bu durum gastrit,ülser ve mide delinmesine kadar gidebiliyor.


AKCİĞER

Kola ve gazlı içeceklerde bulunan sodyum benzoat astıma davetiye çıkaran bir numaralı madde.Bu madde aynı zamanda egzama oluşumunu da tetikliyor.


BÖBREK

Kolanın içindeki bol miktarda fosforik asit böbrek taşı yapıyor ve böbrek yetmezliğine neden oluyor.


KARACİĞER

Kola içtikten 20 dakika içinde vücutta olması gerekenden 7 kat fazla insülin salgılanıyor.Kolanın içindeki diğer maddeler insanın şeker komasına girmesini engelliyor ama diyabet kaçınılmaz hale geliyor.


BAĞIRSAK

Mide ile aynı etkiyi oluşturuyor.Bağırsak iltihabı ve kolon kanseri riski çok yükseliyor.


KEMİKLER

Koladaki fosfat miktarı o kadar yüksek ki düzenli olarak kola içen birisinin ilerleyen yaşlarda kemik erimesine yakalanmaması adeta mucize olur.

 

ÖNEMLİ TAVSİYELER


TOMOGRAFİ İLE İLGİLİ KORKUNÇ GERÇEK!



 
 TOMOGRAFİ İLE İLGİLİ KORKUNÇ GERÇEK!

Tomoğrafi Hiroşima Gibi!


Vücüdun maruz kaldığı radyasoyn Hiroşima'da atom bombasından kurtulan kişilerdeki kadar
Normal röntgenden onlarca kat fazla radyasyon verilmesine neden olan tomografi çekimlerine İngiliz Sağlık Bakanlığı'ndan yasak geldi. Sağlıklı kişilerin vücut tomografisi çektirmesi yasaklandı. Bakanlığa göre, vücüdun maruz kaldığı radyasoyn Hiroşima'da atom bombasından kurtulan kişilerdeki kadar
.



İNGİLİZ Sağlık Bakanlığı önceki akşam çok kritik bir karara imza atarak sağlıklı kişilerin vücut tomografisi çektirmesine yasak getirdi. Bu yasağa gidilmesine gerekçe olarak tomografi sırasında yayılan ve vücuda nüfuz eden radyasyon oranının çok yüksek olması gösterildi. Tomografi çektirmek geçen yıllarda osteoropoz, kalp rahatsızlığı, damar tıkanıklığı ve diyabet gibi hastalıkları önceden tespit edebildiği için sağlık uzmanları tarafından sıklıkla tavsiye ediliyordu. Sağlıklı bireylerin her 5 yılda bir tomografi çektirmesini öneren doktorların bu tavsiyesi üzerine harekete geçen bakanlık tüm vücudu tarayan tomografinin normal bir röntgenden 400 kat daha fazla radyasyon yaydığını tespit edince yasak kararı aldı. Tomografiye sağlıklı giren her 50 hastadan birinin maruz kalınan radyasyon nedeniyle çekim sonrasında kansere yakalandığı belirtildi.


1 tomografi 442 röntgene bedel..!


Yayınlanan raporda sık tomografi çektirenlerin vücutlarındaki birikmiş radyasyon seviyesinin II. Dünya Savaşı'nda Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombalarından kurtulanlarla eş seviyede olduğu belirtildi. Sıradan bir röntgen vücudu görüntülemek için tek bir ışın gönderirken tomografide daha detaylı bir görüntü elde etmek için art arda birçok ışın gönderiliyor. 2009 sonunda California Üniversitesi'nde görevli Prof. Rebecca Smith-Bindman'ın 1.119 kişiyi inceleyerek yürüttüğü araştırmada tek bir tomografinin 442 göğüs röntgenine ve 74 mamografiye (meme röntgeni) eş oranda radyasyon yaydığı ortaya çıkmıştı. Uzmanlar tomografideki bu riske karşın MR'ın hiçbir yan etkisi olmadığı konusunda görüş birliğine vardı. MR çekimleri sırasında sadece radyo dalgaları kullanılıyor. Bunlar da insan sağlığına zararsız.


Etkileri 30 yıl sonra ortaya çıkar


* Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta


Türkiye'de bir çok insan tomografi çektiriyor. Hastaya x ışınlarının yani radyasyonun verilmesi kansere sebep olan şeydir. Bunlar vücutta kalıcı olduğu için yok edilemez. Hiç şikayeti olmayan bir kişiyi teşhis edelim diyerek tomografiye sokulmaz. İnsan tomografi çektirdiği anda kanser olmuyor. 30 ya da 40 yıl sonra ortaya çıkıyor.


* Prof. Dr. Murat Kınıkoğlu


Diğer tetkiklere göre üstün yönleri var ama kanser riskini artırması büyük bir dezavantaj. Baş ağrısı nedeniyle tomografiye giren 10 bin hastadan birinde beyin tümörü çıkıyor. Zararlı madde X ışınıdır. Tomografilerde, basit röntgen tetkiklerinden 50-200 kez daha fazla X ışını alınır. Küçük yaştakilerde ve hamile kadınlarda radyasyona bağlı kanserojen etki daha çoktur.

 

17 Kasım 2013 Pazar

POŞET ÇAYIN İNANILMAZ ZARARLARI !!!



POŞET ÇAYIN İNANILMAZ ZARARLARI !!!


Önce sadece toz çay vardı. Sonra kâğıt poşetler çıktı… Sonra demlik poşetleri… Sonra fiyakalı, piramit biçimli poşetler…



Kimileri bunları kolaylık diye kucakladı. Kimileri aynı tadı bulamadı, reddetti.

Görünen o ki, reddetmek için lezzet dışında sebepler de var.

Kâğıt çay poşetleri, suya girer girmez eriyip yırtılmalarını engellemek için epiklorohidrin denen bir maddeyle işlemden geçiriliyor.

Epiklorohidrin, aynı zamanda pestisit (böcek ilacı) olarak da kullanılan, kanserojen bir madde. Suyla birleştiğinde, kısırlıkla ve bağışıklık baskılanmasıyla ilişkilendirilen 3-MCPD isimli bir maddeye dönüşüyor. Poşet çayını suya değdirmeden kullanabilen var mı?

 
 

Yumurtanın taze olup olmadığını anlamaının formülü.


EV TEMİZLİĞİNDE LİMONU BAŞ SIRAYA YAZIN!


 
EV TEMİZLİĞİNDE LİMONU BAŞ SIRAYA YAZIN!

* Limon da sirke gibi doğal bir kimyasaldır. Aynı şekilde limon ve suyu ile evinizde temizlik yapabilirsiniz.


 * Ortadan ikiye kesilmiş limonu su dolu kâsenin içinde odanızın bir köşesine koyun. Havadaki kötü kokular kaybolacaktır.
 


 * Yarım limonu bulaşık makinenizin içine koyun ve öyle yıkayın. Bardak ve tabakların nasılda pırıl pırıl olduğuna şaşıracaksınız.


 * Mermer üzerinde sarı lekeler varsa limon ve tuz ile ovalayın. Leke çıkacaktır.

 * 2 litre suya 1 çay bardağı sirke ve yarım limon suyu sıkarak hazırlamış olduğunuz karışımla her türlü yüzeyleri silebilirsiniz.


 * 1 adet limon suyuna 2 çay kaşığı zeytinyağı karıştırın. Alın size mobilya cilası!

 * İnatçı lekelerin üzerine limon sıkın ve 1 saat bekledikten sonra yıkamaya atın. Lekeler çıkacaktır.

* Sirkeyle olduğu gibi et, tavuk kestiğiniz tahtayı limonla ovuşturarak dezenfekte edin.

* Fırının içinde kalan leke ve artıkları çıkarmak istiyorsanız, fırın tepsisinin içine 1 limon suyu sıkın ve dökülmeyecek şekilde su ilave edin. 250 dereceye ayarladığınız fırını 15 dk. Isıtın. Leke ve artıkların kolaylıkla çıktığını göreceksiniz.


 * Deri koltuk ve eşyalarınızı limon kabuğu ile ovun. Yeni alınmış gibi görünecektir.

* Kullanmış olduğunuz sıkılmış limonları çöpe atmayın! Lavabolarınızı limonla ovun. Tertemiz olacaktır.

* Pirinç eşyalarınızın daha canlı görünmesini istiyorsanız limon ile ovun.


 * Mutfak tezgâhlarını temizlemek için 1 litre suya 1 limon suyu ve 1 tatlı kaşığı tuz atın. Bu karışım ile mutfağınız tertemiz!

MANDALİNANIN FAYDALARI


RESİM HERŞEYİ ANLATIYOR.


31 Ekim 2013 Perşembe

MUZ KABUĞUNUN FAYDALARI



MUZ KABUĞUNUN FAYDALARI


Muz kabuğunun bilmediğiniz 5 mucizevi faydası!


Muz kabuğunun faydalarını bil bilseniz o kadar kolay çöpe atamazdınız…


Muzu yediğinizde, bedenin serotonin salgılamasına yardım eden triptofan sayesinde sakinleştirici ve keyfinizi yerine getiren bir etkisi oluyor. Böbrekleriniz ve kemikleriniz için de çok yararlı.


B6 vitamini dolu.
Muz kabuğunun bilmediğiniz 5 faydası



1- Muz kabuğunın içini sivrisinek ısırıklarına sürdüğünüzde, kaşıntısını ve şişkinliğini alır


2- Ayaklardaki nasırların yumuşaması için, muz kabuğunun içini sıyırın, bir kaşık kadar olduğunda nasırın üzerine koyun, üstünü sarın. Birkaç saat sonra açıp temiz su ile yıkayın. Ya da direk muz kabuğunu sarabilirsiniz nasırınıza.


3- Muzun kabuğunu akneleri geçirmek üzere, üstüne sürebilirsiniz.


4- Diz ağrılarının geçmesine yardımcı olmak için muz kabuğuyla dizleri ovun


5- İçindeki potasiyum ve yağlarla çok iyi bir ayakkabı cilasıdır. Muz kabuğunun içiyle ayakkabınızı ovun sonra bez ile temizleyin.


En sağlıklı dondurmayı da muzdan yapabilirsiniz. Birkaç tane muzu soyup, parçalara ayırıp, 30 dakikalığına buzluğa atın, donmaya yakın alın, blenderdan geçirin, isterseniz süt de ekleyebilirsiniz. Sonra sevdiğiniz tat ile tatlandırın, kakao, keçi boynuzu tozu, vanilya, frambuaz, herşeyi deneyebilirsiniz. ayrıca İçerdiği yüksek potasyumla felç riskini azaltır.


Yatmadan önce yenen bir muz serotonin oranını yükseltir ve iyi bir uykunun garantisini sağlar.


Kemiklerin gelişmesini sağlar ve kemikleri korur.


Mideyi güçlendirir. Ülser ve gastrit rahatsızlıklarına iyi gelir

30 Ekim 2013 Çarşamba

KABAK ÇEKİRDEĞİNİN FAYDALARI


AYAK TABANINDA HANGİ ORGAN

 

AYAK TABANINDA HANGİ ORGAN


Ayak tabanında hangi organın hangi kısmına bağlı olduğunu gösteren tablo.


Ayak tabanınıda Hangi organının Hangi kısmına bağlı olduğunu gösteren tablo asağıdadır resmi büyülterek bakabilirsiniz.

Ayak tabanınıda Bedendeki organlara bağlı tüm sinirlerin burada sonlandığı gerçekten doğrudur.

Bu noktalara her baskı yaptığımızda organlarımız harekete geçer ve düzgün çalışır.


Herhangi bir organınızda Sorununuz varsa o organınızı gösteren bölgeye masaj yada basınç uygularsanız o organı harakete geçirip iyileştirebilirsiniz..


Yinede en iyi çözüm yürümeye ve koşmaya devam etmektir....
 
 
 
 

ÇİNLİLER NEDEN SÜREKLİ SICAK SU İÇER?

 

ÇİNLİLER NEDEN SÜREKLİ SICAK SU İÇER?


Çine gitmiş olanlar iyi bilir, özellikle yaşlı Çinliler yanlarında sürekli bardak tipi termoslarda sıcak su, çay taşırlar. Kışın soğuk günlerde, hatta bunaltıcı yaz sıcaklarında bile hep sıcak su içerler. Çin restoranlarına gittiğinizde de masanıza ilk gelen bu hafif çayımsı sıcak su'dur.

Peki Çinliler neden sürekli sıcak su içer?

Vücudumuz için gerekli olan şeylerin %99'unu midemiz sayesinde alıyoruz. Yediklerimiz bizi fiziksel ve ruhsal olarak o kadar çok etkiliyor ki acı yememiz bizi daha agresif, tatlı yememiz ise bizi daha mutlu yapıyor. Hatta bu yüzden bilim adamları midemiz için 2.ci beynimiz diyorlar. Midemize en iyi gelen şey ise sıcak su.

 

Peki sıcak su bizim için neden iyi?

İşte binlerce yıldır bunun farkında olan Çinliler de her fırsatta sıcak su içiyor.

Midemiz vücudumuzun için bir nevi "fırın" işlevi görüyor. Midemiz yediklerimizi bakteri ve enzimlerle eritmek için ilk önce uygun ısıya getiriyor, yani tekrar ısıtıyor. Soğuk su içmek ise midemizin daha fazla enerji harcamasına neden oluyor. Ve yanında alınan diğer besinlerin sindirimini de zorlaştırıyor. Özellikle yağlar soğuk suda çok daha zor çözünüyor. Çinliler ise yemekten önce ve sonra sıcak su içerek midelerinin extra efor sarfetmesini engelliyor.

Çinliler soğuk içecekler içtiğiniz veya soğuk besinler yediğiniz zaman içsel organların daha fazla büzüldüğüne, mevcut problemleri daha da kötüleştirdiğine inanıyor. Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalışın. Yağlar donar ve yapışır. Ama aynı tavayı SICAK suda

yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir.

Sıcak su sistemimizi temizler.


SICAK SUYUN Faydaları :


1 – Bedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur.

2 – ıç organları ve kaburga kafesinin etrafındaki kasları gevşetir,daha derin nefes almanızı sağlar.

3 - Mide asidi etkilerini rahatlatır ve asit reflu semptomlarını rahatlatır.

4 – Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur.

5 – Kabızlığı giderir.

6 – Kilo verme : yemeklerden yarım saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır. Nefes tekniği ilebirleştirilirse, yağ yakmak için hiper – oksijenlenme sağlar.

7 – Soğuk algınlığı, gripin süresini kısaltır, zatürreyi önler.


NE KADAR İÇMELİ?NE KADAR SICAK OLMALI?NE KADAR SIK İÇMELİ?


Günce 3 kez 1 fincan için, kahve sıcaklığında. Daha fazlası daha iyidir.

Denemeye ne dersiniz?

Sabah kalktığınızda siz de güne sıcak su içerek başlamayı deneyin ve vücudunuzun nasıl tepki verdiğini kendiniz deneyimleyin.

Eğer sıcak suyun tadı hoşunuza gitmiyorsa

İçine biraz zencefil, limon, portakal yada kivi dilimi katarak suyunuzu tadlandırabilirsiniz. Yada direkt Çin usülü yeşil çay içebilirsiniz.

Afiyet olsun.


ALINTI...
 


NESNELERİ NET GÖREBİLMEK İÇİN



Nesneleri net görebilmek için korneanın her zaman saydam ve çok duyarlı olması gerekir...

 


Vücut içinde çok özel bir işleve sahip olan gözler, 40 temel parçadan oluşur. En gelişmiş kameradan çok da...ha kusursuz bir görüntü ve netlik sağlayan insan gözü, organellerinin olağanüstü işlevleri sayesinde harikulade yapısını her an korur. Gözün penceresi konumunda olan kornea da, ışığı geçiren saydam yapısı ile görme mucizesinde büyük bir öneme sahiptir.



Kornea denen saydam bölüm ışık ışınlarını kırarak, bu ışınların mercekten geçip, gözün arkasındaki retinaya ulaşmalarını sağlar. Odaklama için gerekli olan ışığın kırılımının üçte ikisi bu sayede sağlanır. Kırılmanın geri kalan üçte birlik bölümünü ise, gözün iç kısmında bulunan mercek gerçekleştirir.




Nesneleri net görebilmek için korneanın her zaman saydam ve çok duyarlı olması gerekir. Çünkü saydamlığını yitirdiği anda göze yeterince ışık giremediği için görüntü bulanıklaşır. Gözün dışarıya açık olan bölümündeki bu katmanın çok duyarlı olması da göze kaçan küçük bir toz parçasının bile hemen fark edilip temizlenmesini sağlar.




Korneanın bu derece saydam olmasının sebebi, kendisini oluşturan liflerin hassas bir düzen içerisinde sıralanmalarıdır. Bu sıralanmaya yapılacak herhangi bir müdahale korneanın kararmasına ve görüntünün bulanıklaşmasına sebep olur.




Fotoğraf makinesi için objektif ne kadar önemliyse göz için de kornea aynı önemi taşır. Aynı zamanda vücuttaki en hassas yapılardan biri olan kornea o kadar şeffaftır ki, ancak çok yakından dikkatle bakıldığında görülebilir.


 


 


REFLEKS ZONE TERAPİ


REFLEKS ZONE TERAPİ


Ayak tabanına ve el ayalarına, refleks noktalarını uyarmak için yapılan bir masaj türüdür.

Resimde görünen el haritasına göre ,sorunlu bölgenize başparmağınızla 3-5 saniye bastırın ve bırakın.5 ile 10 gün 2-3 dakika tekrarlayın.Rahatladığınızı göreceksiniz.
 

İnsanın Yedek Parçalarını Üretebiliyorlar.


İnsanın Yedek Parçalarını Üretebiliyorlar.
 
Pamukkale Üniversitesi'nde üç boyutlu yazıcı teknolojisi üzerinde, kafatası dahil vücudun tüm kemiklerin protezi üretildi.
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Bora Boz, üç boyutlu yazıcı teknolojisi üzerinde, kafatası dahil vücudun tüm kemiklerinin protezini ürettiklerini söyledi. Doç. Dr. Boz, "İnsanın yedek parçasını üretmek mümkün. Türk bilim adamlarına imkan verilirse ilklere her zaman imza atabilir" dedi.

Doç. Dr. Bora Boz, üç boyutlu yazıcıların medikal sektöründe geniş bir uygulama alanı bulduğunu, geleneksel yöntemlere göre hata payını önemli ölçüde azaltan teknolojinin Türkiye'de de gelişmesi için TÜBİTAK destekli projeler yürüttüklerini söyledi.

Türkiye'de üç boyut teknolojisinin medikal anlamda ilk kez PAÜ Teknoloji Geliştirme Bölgesi'nde kullanıldığını dile getiren Doç. Dr. Boz, bu alanda dışa bağımlılığı azaltma hedefiyle başladıkları çalışmalarda bu teknolojiyi Avrupa'daki bilimsel ekiplerden daha iyi kullanır hale geldiklerini savundu.

Doç. Dr. Boz, vücutta yer alan tüm kemiklerin protezini ürettiklerini, son olarak geliştirdikleri protez kafatası ile bu alandaki başarılarını kanıtladıklarını belirtti. Doç. Dr. Bora Boz, "Kulak, burun, penis, kafatası ve her türlü kemik dahil olmak üzere üç boyutlu yazıcı teknolojisini kullanarak insanın yedek parçasını üretmek mümkün. ABD'de üç boyutlu yazıcı teknolojisi kullanılarak insan kafatasının bile yapıldığına dair medyada haberler yer aldı. Halbuki biz PAÜ'de haberlere konu olan 3D uygulamalarını, tüm prosesleri ile yapabiliyoruz. Türk bilim adamlarına imkan verilirse ilklere her zaman imza atabilir. İnsan bedenindeki tüm kemikleri birebir yapabiliyoruz. TÜBİTAK onayı sonrası hastalar için protez üretmeye başlayacağız. Üç boyut protez üretiminde yazılım ve ekipmanları başarı ile uygulayan ve geliştirebilecek altyapımız mevcut. Bu alanda tüm dünya ile yarışabilecek düzeydeyiz, kendimize güveniyoruz" dedi.

Doç. Dr. Boz, üç boyut teknolojisinde protezi yapılacak kemiğe ilişkin bilgilerin çok yüksek duyarlılıkta okuma yapabilen tarayıcılarla bilgisayara aktarıldığını, kullanılan yazılımın kafatası için 36 saatte üç boyutlu yazıcıdan kalıbı çıkarabildiğini dile getirdi. Doç. Dr. Boz, geleneksel yönteme göre büyük zaman tasarrufu sağlayan bu teknolojinin, aynı zamanda hata payını hemen hemen sıfıra indirdiğini kaydetti.
 
 



BEYİN KANAMASI NASIL ANLAŞILIR?

 
 
BEYİN KANAMASI NASIL ANLAŞILIR?
 

Bir nöroloji uzmanı şöyle der:


Önemli olan beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek -ki bu hiç de kolay değil. Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir:


Beyin kanaması semptomlarını anlamak cok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyni çok ciddi zararlar görebilir.Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir.


1. Kişinin gülümsemesini istemek (eğer yapamazsa = Felç demektir)

2. Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek (“Bu gün çok güzel bir gün”) gibi.

3. Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek.

4. Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir.
 

Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa"lütfen" derhal acil servise haber veriniz ve doktora telefonda durumu izah ediniz.


Ünlü bir kardiyolog – “Eğer bu açıklama 10 kişiye ulaşırsa, emin olun ki en az bir kişinin hayatı kurtulur” demiş.

13 Ekim 2013 Pazar

ÖKSÜRÜĞE KARŞI


MEME KANSERİNİN BELİRTİLERİ


MEME KANSERİNİN BELİRTİLERİ
 
 
Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri,  nadir olarak erkeklerde de ortaya çıkabiliyor. İstatistiklere göre Avrupa’da her 10 kadından biri, ABD’de ise her 8 kadından biri meme kanserine yakalanıyor.
Meme kanserinin görülme oranının her geçen gün yükselmesi hastalığın önemini daha da artırıyor. Ancak teknolojik gelişme ve erken tanı olanakları, meme kanserinde yaşam kayıplarının düşük olmasını sağlanıyor.
Bunun yanında Batı ülkelerinde sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları ve hükümetlerin sağlık politikaları sonucu toplumun meme kanseri bilincinin artırılması meme kanserine bağlı ölüm oranlarının düşük kalmasını sağlayan bir başka unsur. 
 

Belirtileri nelerdir?

Meme kanserinde önemli olan, belirtiler ortaya çıkmadan hastalığı yakalayabilmek. Çünkü belirtilerin gelişmesi, hastalığın ilerlediği anlamına geliyor.
Meme kanserinde en sık görülen belirtiler ise;
  • Memede ya da koltuk altında ele gelen kitle,
  • Memenin boyutunda veya şeklinde oluşan değişiklik,
  • Meme başından kanlı akıntı gelmesi,
  • Memenin derisinde veya meme başında şekil ve renk değişikliği,
  • Meme veya meme başında içeriğe doğru çekilme olması
  • Memede kitle olmamasına rağmen koltukaltında ya da boyunda bir beze oluşması.
 

Risk faktörleri nelerdir?

Bazı risk faktörlerine sahip kadınlarda meme kanseri görülme ihtimali artıyor. Ancak yine de risk faktörlerini taşımayan kişilerin de meme kanserine yakalanması mümkün.
Meme kanserinde ileri yaş önemli bir risk faktörünü oluşturuyor. 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, 50 yaşın altında olan kadınlardan 4 kat daha fazla oluyor. Bu nedenle, özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlarda tarama testlerinin önemi artıyor.
 

Risk faktörleri

  • Ailede meme kanseri öyküsünün bulunması,
  • Adetlerin erken yaşta başlamış olması (12 yaş altı),
  • Doğum yapmamış olmak,
  • İlk doğumu 30 yaş sonrasında yapmış olmak,
  • Geç yaşta menopoza girmek,
  • Kilolu olmak ve özellikle menopoz sonrası kilo almak,
  • Sigara tüketmek ve düzenli alkol almak riski artırıyor.
 

Tanı nasıl konur?

Memede şüpheli bir kitle bulunması halinde tanı koymak için biyopsi yönteminden yararlanılıyor. Biyopsi sıklıkla görüntüleme eşliğinde özel bir iğne ile tümörden küçük bir parça alınması şeklinde  yapılıyor. Çok küçük tümörler işaretlenerek tümüyle çıkarılabiliyor.
Meme kanseri tanısı konan hastada, hastalığın hangi evrede olduğunun ve başka organlara yayılıp yayılmadığının da araştırılması gerekiyor.
Meme kanserinin evrelendirilmesinde ve tedavisinde yeni altın standart:
 

Sentinel Lenf Düğümü Biyopsisi

Sentinel lenf bezi biyopsisi, meme kanseri tanısı alan hastaların tedavi sürecinde evrelendirilmesini çok düşük oranda bir yan etki ile gerçekleştirilmesini sağlıyor. Sentinel adı verilen koltukaltındaki "ilk" lenf bezi ameliyat sırasında bulunarak tetkik ediliyor ve tüm lenf bezlerinin çıkarılmasına gerek kalmayabiliyor.
 

Hastalığın evreleri nelerdir?

Kanser tedavisini planlamak için, hekimin hastalığın evresini bilmesi gerekir. Hastalığın evresi, tümörün boyutu ve ne kadar yayıldığıyla ilgilidir. Evrelendirme, kanserin yayılıp yayılmadığını, yayıldıysa vücudun hangi bölgelerine yayıldığını öğrenmek için röntgen ve laboratuvar testlerini kapsayabiliyor. Meme kanseri yayıldığında, kanser hücreleri çoğunlukla koltukaltındaki lenf bezlerinde bulunuyor. Kanserin boyutu, çoğunlukla ameliyatla memedeki tümörün ve koltuk altındaki lenf bezlerinin alınmasına kadar bilinmez.
Hastalığın evreleri 0-4 arasındadır ve tedavi de buna göre şekilleniyor.
 
 
http://www.anadolusaglik.org/tr/tibbi-bolumler/onkolojik-bilimler/meme-kanseri